top of page

Kralın sofrasına davetlisiniz

  • Yazarın fotoğrafı: rizakati
    rizakati
  • 11 Eyl 2022
  • 3 dakikada okunur

Edebiyat Sohbetleri:

Gülün Adı (Umberto Eco)

Tanzer Güller anlatıyor:



İyi bir kitap okumak kralların ve kraliçelerin sofrasına konuk olmaktır

Merhaba arkadaşlar. Haydi toplanın! Bugün yemeğe gidiyoruz. Çok özel ve güzel bir yemek yiyeceğiz. Ama bu yemek tabii ki sıradan bir sofra olmayacak; kralların ve kraliçelerin sofrası olacak. Ünlü İngiliz yazar John Ruskin, "Susamlar ve zambaklar" adlı kitabında (bu arada okumanızı hararetle tavsiye derim) şöyle diyor: “İyi bir kitap okumak kralların ve kraliçelerin sofrasına konuk olmaktır”. Evet, kralların ve kraliçelerin sofrasına konuk olacağız. Bugün iyi bir kitabı size tavsiye edeceğim. Kitabımızın adı “Gülün Adı”; yazarı Umberto Eco; Bu, çok popüler, çağdaş edebiyatın başyapıtlarından olduğu söylenen bir kitap. Bu kitap nasıl gündeme geldi? Daha önce bildiğim ve okuduğum bir kitap olmasına rağmen, geçtiğimiz gün bir yerde bir arkadaşımızla konuşurken ezanın yüksek sesle okunması ve arkadaşımızın Müslümanlık hakkında sözleri beni doğrusu biraz düşündürdü. Ve kendisine hemen sıra dışı bir restoranda olduğumuz için restoranın kütüphanesinde bana göz kırpan “Gülün Adı”, Umberto Eco’yu okuyup okumadığını sordum. Kendisi okumadığını söyledi. O zaman bu kitabı okumasını ona tavsiye ettim. Ve size de tekrar hatırlatayım dedim. Çünkü aranızda okuyanlar olabilir veya okumayanlar da olabilir. Kitap hakikaten John Ruskin’in dediği gibi iyi bir sofraya konuk olmak gibi çok güzel bir kitap. Bir edebiyat lezzeti veren, damağınızda unutulmaz tatlar bırakan tasvirler, betimlemelerle sıra dışı bir yapıt.

Aslında bu kitabı size tavsiye etmeden veya tekrar hatırlatmadan önce You-Tube’da baktığım, bu kitabı yorumlayanlar çok farklı yaklaşmışlar; ama ben çok daha farklı yaklaşacağım. Din adına yaklaşacağım; çünkü kitap tamamen kilisenin sert bir eleştirisi. Umberto Eco çok sert bir şekilde kiliseyi eleştiriyor ve aslında kilise üzerinden de dini eleştiriyor. Dini değil de daha doğrusu din adamlarını eleştiriyor. Hemen aklıma geçenlerde ismini hatırlayamadığım bir kitapta okuduğum, Ali Şeriati’nin bir cümlesi geldi: “Dindar bir toplumu ancak din adına din âlimleri kandırabilirdi ve öyle de oldu” diyor. Aslında üç semavi din de Allah’ın biz kullarına tebliğ ettiği din. Fakat hani bir reklam vardı. Yaşı kırkı geçenler hatırlayabilir. Çok güzel bir reklamdı. “Yok, aslında birbirimizden farkımız; ama biz Osmanlı Bankasıyız.” Ama bu üç semavi din de kendi dinlerinin diğer dinlerden üstün olduğunu belirterek din adına birbirlerini boğazlıyorlar ve şu anda dünyamızda bu din adına yapılan cinayetler hala maalesef sürüp gidiyor. Dolayısıyla din adamları yani her ülkede bulunan din adamları maalesef dinin özüne değil, şekline önem veriyorlar ve insanları yanıltıyorlar. Din adına işlenen cinayetler ve savaşlar devam ediyor.

Yine kütüphanede bulunan ama henüz okuma fırsatı bulamadığım, başlığı bile sadece konuyu anlatmaya yeter sandığım Emre Dorman’ın “Allah’a öğretilen Din” adlı bir kitabı var. Bunu da ilk fırsatta okumaya çalışacağım. “Allah’a öğretilen Din” İşte bu üç dinin mensupları da Allah’ın dinini Allah’a öğretmeye çalışıyorlar ve bütün kıyamet orda kopuyor.

Bu kitap, Keşiş William’ın ve yardımcısı Adso’nun maceraları, maceraları değil de bir manastırda geçen hikâyeleri ile başlıyor. Sanki bazıları internette bu kitaba "polisiye bir roman" demiş; ama bir polisiye roman değil tamamen dini eleştiren, dini değil de – özür dilerim – din adına yapılan cinayetleri ve yanlışları eleştiren bir yapıt. Ben kitaptan bunu anladım. Niçin okumanız gerekiyor bu kitabı? Çünkü yine John Ruskin diyor ki, (başlangıçta belirttiğim gibi): “İyi bir kitap elinize geçtiğinde, aynı bir madende yer altında bulunan altını yeryüzüne çıkartmak gibi, kazmayı küreği elinize alacaksınız, meşakkatli bir yolculuk yapacaksınız, yorulacaksınız; o altını yeryüzüne çıkartacaksınız. Ve ondan faydalanacaksınız. Yani bu kitabı okumak emek istiyor; emek istiyor ve iyi bir yemeği nasıl yavaş yavaş, sohbet ede ede yiyorsanız, üç yıldızlı ünlü michelin restoranlarında üç saat, dört saat sürüyorsa bir yemek, siz de bu kitaptan tat almak istiyorsanız, o altın madenini yeryüzüne çıkartmak için, biraz emek sarf edeceksiniz.

Tavsiyem kitabı yirmi sayfa, yirmi sayfa kendinizi yormadan okumak, ve din adına yapılan yanlışları, işlenen cinayetleri, korkunçluğu görmek ve dini - hangi dine mensup olursanız olun, yaşadığınız dini - kendi akıl süzgecinizden geçirip, akıl ve bilim mantığıyla incelemek ve uygulamaktır. Şimdi ismini tam hatırlamadığım bir bilginin şöyle bir lafı var: “Akla uygun olan dine uygundur” diyor “Akla aykırı olan dine de aykırıdır”. (Sanıyorum İbni Arabi'nin galiba.) Afiyet olsun demeden önce, kitabı iyice özümsemenizi ve yavaş yavaş, yudum yudum okumanızı hararetle tavsiye ediyorum. Kolay gelsin iyi okumalar!



 
 
 

Comments


© 2021 İstanbul - Türkiye

bottom of page