top of page

Depresyon Hazretleri, Gece Yarısı Kütüphanesinde

  • Yazarın fotoğrafı: rizakati
    rizakati
  • 12 Şub 2023
  • 3 dakikada okunur

Edebiyat Sohbetleri:

Gece Yarısı Kütüphanesi (Matt Haig)

Tanzer Güller anlatıyor:



Merhaba arkadaşlar, hani herkesin bir hobisi vardır ya benim hobilerimden bir tanesi de haftanın üç dört günü sahafları, kitapçıları dolaşmak, sahaflarda eski kitaplarla aşk yaşamak, nostalji yapmak, kitapçılarda yeni çıkan kitapları incelemek, okumak. Tabii ki maddi manevi nedenlerle, bunu yapmak mümkün olmuyor zaman zaman, ama o Ataol Behramoğlu’nun o muhteşem “Yaşadıklarından öğrendiğim bir şey var” bir şiirinde dediği gibi bütün kitapları okumak arzusuyla yanmalı insan. Arzu bu ama maddi ve manevi nedenlerle her zaman gerçekleşmiyor.

Bir kitapçıda vitrini süsleyen Matt Haig’ın Gece yarısı kütüphanesine rastladım ve hatırladım: Bu kitabı geçtiğimiz yıl bana bir arkadaşım hediye etmişti ve ben de yazlığa giderken bu kitabı yanıma almadım, okumadım. Gördüm ki aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen bu kitap hala gündemini koruyor ve en çok okunanlar listesinde ilk beşe giriyor. Eve geldim, kitabı açtım okumaya başladım. Kitabın giriş bölümünde hemen yazar şöyle başlamış: “Olmak istediğim her şeyi olmam, yaşamak istediğim bütün hayatları yaşamam mümkün değil. İstediğim bütün yetenekleri geliştirmem mümkün değil. İstemenin nedeni ne peki? Hayatında olası bütün zihinsel ve fiziksel deneyimin her bir rengini ve her bir tonunu ve her çeşidini yaşamak istiyorum." Yazının altında Sylvia Plath imzasını görünce bu kitabın bir psikolojik depresyon kitabı olduğunu anladım. Ve benim tabirimle hemen kitabın adını koydum: “Depresyon hazretleri gece yarısı kütüphanesinde”. Neden? Çünkü Sylvia Plath’i ben, bizim Tezer Özlü (Allah Rahmet Eylesin) ve Nilgün Marmara’nın

(ona da rahmet etsin) kitaplarından, şiirlerinden tanıyorum. Çünkü, Tezer Özlü ve Nilgün Marmara Silvia Sylvia Plath’e hayran ve bu üçünün de şiirlerinde hayatla problemleri var. Devamlı depresyon içerisindeler; bildiğiniz gibi Silvia Plath intihar ediyor. Sanıyorum Nilgün Marmara da intihar ediyor; Tezer Özlü bir kötü hastalıktan ölüyor. Ortak noktaları bu olduğunu biliyorum ve hayatla problemleri var. Kitabı okuyunca da tespitimin doğru olduğunu anladım. Tabii ki ben size kitabı anlatmayacağım.

Kitabı şöyle kısa bir özetleyeyim: Özet vermeden önce şunu belirteyim: Sohbetimize Albinoni’nin G minör Adagio'su eşlik ediyor; nedenini de kitabın sonunda unutmazsam size söyleyeceğim. Kitabımızın kahramanı Nora hayatında müzik, felsefe, piyano her şeyle uğraşıyor; tabii ki âşık oluyor, sevgilisiyle problemler yaşıyor ve kedisi de ölünce iyice depresyona giriyor. Çıkış yolu arıyor ve rüyasında gece yarısı kütüphanesine gidiyor; bana göre hayatını okumaya gidiyor. O ana kadar yapıklarını, pişmanlıklarını veya pişman olmadıklarını hayatının süzgecinden geçiriyor ve yeniden bir karar veriyor. Şimdi bu kitap maalesef günümüzün çağımızın hastalığı depresyonla ilgili, Artık çağımızda seküler yaşam da bu depresyonu körüklüyor; neredeyse çevremizdeki on kişiden en az altı kişisi depresyonda. Matt Haig yanılmıyorsam İngiliz yazar; onun çevresi de – İngiltere - hemen hemen depresyonlu insanların ülkesi. Nereden biliyorum çünkü İngiltere’ye çok sık gidiyorum, oradaki insanları gözlemliyorum. İnsanlar yalnız. Zaten Matt Haig ‘in söyleminde şöyle bir şey var: “Yalnızlık en iyi dostumdur” diyor; bana göre de halt ediyor.

Şimdi o Bedri Rahmi’nin muhteşem bir şiirinde dediği gibi herkes kendi karanlığına gömülmüş; herkes gurbette. Kimse kendi karanlığından çıkmak istemiyor ve çağımızın bu hastalığına maalesef yakalanıyor. Kitap okunmalı mı? Evet, okunmalı neden? Çünkü kitap bence bir roman değil kişisel gelişim kitabı. Eğer depresyondaysanız veya depresyona girmek istiyorsanız veya girmek istemiyorsanız bu kitabı okumanız sizin için faydalı olabilir. Tam bir kişisel gelişim kitabı. Artık günümüz her şeyi istismar ediyor. Bu edebiyat dünyasında da öyle.

Şimdi bu kitabı okurken hatırladım; geçtiğimiz gün bir gazetede okumuştum. Koreli yazar Byung-Chul Han'ın “Psikopolitika” adlı kitabından bir deyişi birisi yazısına almıştı (o kitabı da okumak farz oldu). Kimdi hatırlamıyorum. Aynen şöyle diyordu ve bu kitaba da cuk oturuyor: “Artık sömürülecek olan ruhtur. Bu yüzdendir ki bu yeni çağa, depresyon ya da tükeniş gibi ruhsal rahatsızlıklar eşlik ediyor”. Muhteşem! “Artık sömürülecek olan ruhtur. Bu yüzdendir ki bu yeni çağa, depresyon ya da tükeniş gibi ruhsal rahatsızlıklar eşlik ediyor.” Yazarımız da bu ruhsal rahatsızlıkları depresyonu görmüş, incelemiş ve size bir depresyondan çıkış rehberi veriyor. Bu Albinoni’nin G minör Adagiosunu niçin seçtiğimi size şimdi söyleyeceğim. Çünkü bu müzik hakikaten depresyona çok iyi gelen bir müzik ve bana göre de çok güzel bir müzik. İnsanı her halükarda dinlendiriyor. Ben bu müzikle İspanya’nın Bilboa kentinde Guggenheim müzesinde bir enstalasyonda tanıştım ve hayran oldum. O gün bu gündür devamlı dinliyorum Allaha şükür, maşallah, la kuvvete illa billâh depresyonda değilim.

Ve son olarak Ataol Behramoğlu ile başladık onunla bitirelim Onun da dediği gibi; “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var” adlı şiirinde diyor ya son mısraında: “Çünkü ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş bir armağandır. Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana”. Bu armağanı iyi değerlendirelim. Hayata tutunalım. Yaşayalım, yaşayalım, yaşayalım. Ve bir Tanzer Güller sözü: Okumak depresyona iyi gelir. Şifadır. Okuyalım okuyalım, okuyalım! İyi okumalar diliyorum.



 
 
 

Comentários


© 2021 İstanbul - Türkiye

bottom of page